Yer: Antalya Merkez / Saat: 22:00
Antalya çıkışlı günübirlik kapadokya turu.
Gece Antalya’nın ışıkları arkanızda küçülürken otobüste yumuşak bir uğultu, camda gizli bir yolculuk heyecanı… Rehberiniz “Herkese iyi geceler, Kapadokya’ya doğru yoldayız,” der. Yol üstü kısa bir mola, sıcak bir çay; sonra tekrar yıldızlı yollara karışırız.
Şafak sökmeden Kapadokya’ya varırız. Ufuk çizgisi turuncuya dönerken ilk durak Aşk Vadisi. İnce bir sabah serinliği, karşıda peri bacaları; telefonlar sessizce çıkar, kimse bu ışığı kaçırmak istemez. Kısa bir kahvaltı molasında (ekstra) taze simidin buharı, çayın dumanı… Güne hazırız.
Sonra Devrent (Hayal) Vadisi. Rehberimiz “Şuna bakın, deveye benzemiyor mu?” der; kayalar bir anda masala dönüşür. Fotoğraflar, kahkahalar… Paşabağ’a geçtiğimizde üç başlı peri bacaları göğe doğru uzanır; taşın nasıl sabırla oyulduğunu fark eder, minik patikalarda sessizce yürürüz.
Köy yollarına iner, Çavuşin’de taş evlerin arasından rüzgârın taşıdığı eski bir hikâyeyi duyar gibi oluruz. Öğle vakti Avanos’ta (öğle yemeği ekstra) Kızılırmak kıyısında kısa bir nefes. Sonra usta eline bakılır: çark dönmeye başlar, ıslak kil titrer; içimizden biri cesaret edip deneme yapar, alkış kopar.
Öğleden sonra günün kalbi: Göreme Açık Hava Müzesi. Taşa işlenmiş freskler, yüzyılların renkleri… Rehber, “Bu kilisenin adı Elmalı; bakın şu sahneye,” diye fenerini kaldırır. Zamanın içinden geçeriz. Müze çıkışında sessiz bir hayranlık kalır herkeste.
Akşamüstü Uçhisar’a doğru yükselirken Kapadokya, dev bir harita gibi ayaklarımızın altına serilir. Güvercinlik Vadisi’ne bakan seyir noktasında son fotoğraflar çekilir; gün yavaşça kızıl bir perde indirir.
Dönüş yoluna düştüğümüzde otobüste tatlı bir yorgunluk… Birkaç saat önce tanışanlar şimdi günün favori karesini birbirine gösterir. Kimisi kulaklığını takar, kimisi gözlerini kapatır. Gece yarısına doğru Antalya’nın ışıkları yeniden görünür. Alındığımız noktalarda vedalaşırken rehber gülümser:
“Kapadokya’nın tozu biraz üstümüzde kalsın; hatırası da uzun kalsın.”
Ve tur, güzel bir rüya gibi bitip yerini “Bir dahakine balon izlemeli yapalım mı?” sorusuna bırakır.